30 Eylül 2014 Salı

Selman Kayabaşı

İyi akşamlar. Yaklaşık bir aydır Selman Kayabaşı'nın kitaplarını okuyorum. İlk "operasyon" la başladım.İçinde Muhsin Yazıcıoğlu'ndan, Abdullah Çatlı'ya Eşref Bitlis'e kadar gerçek kişilerden kahramanlar var. Kitabı okurken, Amerika'lıların süper kahramanları ile kendilerini güvende hissetmeleri gibi, ben de bu ülkenin, ne yaptığını bilen Kahramanlarca korunduğu düşüncesiyle bir güven duydum. Anlatılan bazı olayları internetten araştırdığımda bir paralellik gördükçe " acaba gerçek mi ki?" umudunu üstümden atamadım.

Okuduğum ikinci kitap "Teşkilat" idi. Hiç olacağına ihtimal vermediğim farklı bir yapının şeması kabataslak olarak çiziliyordu. Bu güne kadar vatan haini olarak bildiğimiz Vahdettin'den, Sarıkamış acısını yaşatan Enver Paşa'ya kadar nice isimlerin de bu vatan için çırpındığını okuyunca da bir "yok artık" çektim ama. Yine de böyle bir yapı olsaydı ne güzel olurdu, değil mi?

Şimdi de "Hanedan" ı okuyorum. İç içe kaç tane hikayeyi sıkıştırmış kitaba hayret ettim. Hâlâ hikayeler arasındaki bağları kafamda oluşturamamış olsam da genel hatlarıyla bir fikir büyüyor zihnimde.

Bir de şu nakkaş, hattat figürleri var ya. Bu sanatçıların da gizemli bilgilerine henüz vakıf olamadım. Orhan Pamuk'un da "Benim Adım Kırmızı" romanını anlamamıştım. bu figürlerin karşıladığı mânâ yı anlayabilmek için biraz kalbî ilimleri de bilmek gerekiyor herhalde. Ya da şöyle diyeyim "işin felsefesine inmek lâzım abii".

Her kitapta aklım görünenin dışında başka bir hikaye arar. derler ya satır aralarını okumak diye. Kimsenin bilmediği bir köşede, bir kaybolan parıltıya, unutulan bir anıya rastlarım diye çeviririm sayfaları. Bazan rast gelirim de, doğru mu görüyorum diye bi daha döner bakarım.

Bu kitaplarda da umduğum kadar ganimet edinemesem de bu duyguyu yaşattı bana. Sırada muhafız var bir de onu okuyup, arkadan gerçek "Türk Tarihi" kitaplarını okuyacağım. Bakalım Nizam'ül Mülk hakkaten Hasan Sabbah'ı teşkilatta yetiştirmiş mi? Bu millet bir adım önünü göremezken, asırlar ötesine bu eli sahiden uzatabimiş mi?

Biliyorum. Tarih bir hikayedir. Bakalım bu hikayenin ne kadarı gerçek değil.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Haydi Bismillah

Bazen, insanın içinden kalemle hemhâl olmak gelir. Şöyle tasmasını çözüp sözcüklerin, nefes nefese arkasından koşmak isteği. El ne diyecek diye düşünmeden, hatalı mıyım diye çekinmeden. Bazen nokta, virgül bile yetişemez ya kelimelerin ardından. İşte öyle bir serserilik kapladı beynimi şimdi. Bir baktım ki isim bile bulmuşum.
Bakmayın serkeş dediğime. Dik kafalılık yoktur ruhumda. Ama çok sesliliği severim. Bu gün ak dediğime yarın kara diyebilme özgürlüğünü, ben ve kendim desteklerim. Tam kahve tarzı yazıp, kendi savunduğumu kendim çürütmek en tabi hakkım.

Bir şeyleri kurtarma çabasındayım. Bu gün vatanı, yarın günümü.

Bir de çay demledim mi yanımda. Bir yandan demlenir, bir yandan söylenirim. Çok bişey beklemiyorum. Sadece, kalemim nerelere kadar gidebilecek. Görmek istiyorum.

Üç beş de okuyanım olursa bir mürekkep lekesi de ben bırakırım hayata.........

İyi akşamlar............................................................................