1 Ekim 2014 Çarşamba

Cennet Çukuru

Gezip görme ateşinin içimde kızıl güller açtığı bu gün, bedenimden önce, öncü olarak gözlerimi gezdirdim. İnternetin açtığı limitsiz imkanlarla, gözümün gördüğü yerlerde hâyâlen dolaştım. Önce dedim bir hızlı trenin vagonlarında, sürati tadabilmek için bir Eskişehir'e gidebilirim bir Konya'ya. Konya'ya gidip hiç bilmediğim yerlerde bir dolaşayım. Sokaklarında kaybolayım. Sokaklarında kaybolamadım ama kayıp ruhların mezarlığına denk geldim sanal dünyada. Musalla mezarlığına.

Konya, Selçuklu başkenti olduğundan beri dünya misafirlerini hesap gününe kadar ağırlayan en eski mezarlık. Korkmayın ölümden bahsetmeyeceğim. Söz edeceğim yer, musalla mezarlığının en eski yeri, Cennet Cukuru.

Türkler Anadoluya 1071 Malazgirt meydan muharebesi ile geldi zannederiz ya, cennet çukuru ilk türkleri 1050 yılında ağırlamış. Tıpkı Hz. İbrahim gibi cehennem ateşiyle doldurulan bu çukurda cennet bahçesini bulmuş türkler.


Anadoluyu Türkleştirmek için Bizans elindeki bu yerlere gelen Türkler, toplu halde bu çukurda yakılan ateşte bizanslıların eliyle şehadete ermişler. Bir nevi, ileride Türkün olacağına dair bir senet gibi, manevi muhafızlar olarak bu topraklarda yandıkları ateş gibi kızıl gül olmuşlar. 

Artık iyice inandım. Hiç bir millet biz türkler kadar toprağının sahibi olamaz. Daha yerleşmeden bu toprak için kanımızı akıtmış ve halen akıtıyorsak, bu toprakta bizden başkasının hakkı olamaz...

Değil mi?